5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ncı maddesinde; “Safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır.” ifadesi yer almaktadır. Yani kurum kazancının tespiti için Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerinin yanında Gelir Vergisi Kanunu hükümlerinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Bu bağlamda 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun;
-40’ıncı maddesi safi kazancın tespit edilmesi için indirilecek giderleri,
-41’inci maddesi gider kabul edilmeyen ödemeleri,
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun;
-8’inci maddesi ticarî kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde indirilecek giderleri,
-9’uncu maddesi zarar mahsubunu,
-10’uncu maddesi diğer indirimleri,
-11’inci maddesi ise kurum kazancının tespitinde kabul edilmeyen indirimleri düzenlemiştir.
6802 sayılı kanunun 39.maddesine göre; “bu vergi, katma değer vergisi matrahına dâhil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez.” hükmü yer almaktadır.
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12/03/2015 tarihli 38418978-125[8-14/2]-284 sayılı özelgesinde “… Telekomünikasyon Kurumuyla görev veya imtiyaz sözleşmesi imzalayan veya bu kurumdan ruhsat ya da genel izin almak suretiyle telekomünikasyon altyapısı kurup işleten ve iletişim hizmeti sunan işletmeler tarafından nihai tüketici durumunda olan tüketiciler (kurumunuz gibi) adına düzenlenen faturalarda gösterilen özel iletişim vergilerinin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü.
Öte yandan, özel iletişim vergisinin gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılıp yazılamayacağı hakkında 14.10.2005 tarihli ve 19 no.lu Kurumlar Vergisi Sirkülerinde;
“Özel iletişim vergisinin mükellefi olmayan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, adlarına düzenlenen faturalarda yer alan özel iletişim vergisini, Kanunun ‘Bu vergi, ... gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilemez ve hiçbir vergiden mahsup edilemez.' hükmü gereğince vergi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alamayacakları gibi; hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup etmeleri de mümkün değildir.” denilmiştir.
Buna göre, Gider Vergileri Kanunu’nun 39’uncu maddesi hükmü gereğince özel iletişim vergisinin, bu verginin mükellefi olunup olunmadığına bakılmaksızın gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”
Vergi idaresi bu yönde görüş verirken Danıştay 3. Daire Başkanlığının 2019/7309 E. , 2020/4087 K. kararı ise aşağıdaki gibidir.
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
KARŞI TARAF (DAVACI) : … İletişim Yayıncılık Reklam Tanıtım ve Organizasyon Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma hükmü uyarınca davayı yeniden inceleyen ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, hasılatının bir kısmını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ve özel iletişim vergisini gider olarak kaydedemeyeceğinden bahisle 2010 yılı için adına re'sen ve ikmalen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile aynı yılın Nisan-Haziran, Temmuz-Eylül, Ekim-Aralık dönemleri için aranmayan geçici vergi üzerinden kesilen bir kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İkmalen tarhiyatın kontör alışlarına ilişkin özel iletişim vergisinin giderleştirildiğinin saptanması üzerine maliyetlerden çıkartılması suretiyle yapıldığının anlaşıldığı olayda, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 39.maddesinin 6.fıkrasının muhataplarının Telekomünikasyon Kurumundan ruhsat veya genel izin almak suretiyle telekomünikasyon altyapısı kurup işleten veya telekomünikasyon hizmeti sunan işletmeciler olduğu, bu nedenle özel iletişim vergisi mükellefleri tarafından verilen telekomünikasyon hizmeti nedeniyle davacı şirket adına düzenlenen faturalarda yer alan hizmet bedeli üzerinden hesaplanan özel iletişim vergisinin kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerektiğinden bulunan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle ikmalen tarh edilen vergi ve ceza kaldırılmıştır.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: 6802 sayılı Kanun’un 39.maddesi uyarınca yapılan ikmalen tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Müşterilerine elektronik haberleşme hizmeti verilmediği ve özel iletişim vergisi mükellefiyetlerinin bulunmadığı ileri sürülerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2 …Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3.Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4.2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KAYNAKLAR
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu
12/03/2015 Tarihli 38418978-125[8-14/2]-284 Sayılı Özelge
Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2019/7309 E. , 2020/4087 K. Kararı
İşbu yukarıda yer alan metnin (makale, görüş, sirküler, bülten, yorum vb. hangi ad ile tanımlandığının bir önemi olmaksızın) yasal olarak herhangi bir bağlayıcılığı bulunmayıp, bilgi verme amacıyla hazırlanmıştır. İşbu metnin tek yasal dayanak olarak kullanılması sonucu elde edilen bilgiler doğrultusunda alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle doğmuş / doğabilecek zararlardan yazar / yazarların hukuki bir sorumluluğu bulunmamaktadır.